Raf Aç/Kapat
Gölgeler / Gece

Üstâd-i hakîmim Ferîd Beyefendi’ye

Bütün kandillerin tehlîle dalmışlar... Şaşırdım ben:
Nasıl ma’bed ki sun’un sermedî bir secde gökkubben!
Kapanmış, titriyor dünyâların haşyetle karşında;
Melekler, sanki başkesmiş, durur dâmân-ı Arş!ında.
Ne rengârenk ubûdiyyetle, yâ Rab, hercümerc âfâk:
Karanlıklar, ışıklar, gölgeler, lebrîz-i istiğrâk.
Bu istiğrâk uyandırnaz mı, devrettikçe, ekvânı,
Perîşan rûhumun inler harâb evtâr-ı îmânı.
Perîşan: Çünkü yükselmiş değil feryâd-ı gümrâhım;
Şu mahşer mahşer envârın biraz yol verse, Allâh’ım!
Evet, milyarla âlem vecde gelmiş bu’d-i mutlakta;
Benim bîçâre gölgem çırpınır bir damla toprakta!
Samîmîdir bütün gûş ettiğin âvâz hilkatten,
Niçin gözyaşlarım haybetle dönsün sermediyyetten?

Diyorlar, hep şemsinden ayrılmış, bu ecrâmı...
İlâhî, onlann bir ân için olmazsa ârâmı;
Nasıl dursun, benim bîçâre gölgem, senden ayrılmış?
Güneşlerden değil, yâ Rab, senin sînenden ayrılmış!
Henüz yâdımdadır bezminde medhûş olduğum demler;
O demlerdir ki yâdımdan kopar beynimde bin mahşer!
Tutundun kibriyâdan bir nikâb, uçtun nigâhımdan.
İlâhî, bin tecellî berk ururken kıble-gâhımdan,
Vurur mihrâbdan mihrâba alnım şimdi hüsranla;
Tesellî bulmanın imkânı yok ferdâ-yı gufranla.
Serilmiş, secdemin inler durur yerlerde mi’râcı;
Semâlardan gelir ummanların tehlîl-i emvâcı!
Karanlıklar, ışıklar, gölgeler sussun ki, Allâh’ım,
Bütün dünyâyı inletsin benim secdem, benim âhım.

Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tânecik Ma’bûd,
Gel ey bir tânecik gâib, gel ey bir tânecik mevcûd!
Ya sıyrılsın şu vahdet-gâhı vahşet-zâr eden hicran,
Ya bir nefhanla serpilsin bu hâsir kalbe itmînan.
Hayır, îmanla, itmînanla dinmez ruhumun ye’si:
Ne âfâk isterim sensiz, ne enfüs, tamtakır hepsi
Senin Mecnûn’unum, bir sensin ancak taptığım Leylâ;
Ezelden sunduğun şehlâ-nigâhın mestiyim hâlâ! *
Gel ey sâkî-i bâkî, gel, Elest’in yâdı şâdolsun:
Yarım peymâne sun, bir cür’a sun, tek aynı meyden sun!
O lâhûtî şarâbın vahyi her zerremden inlerken,
Bütün âheng-i hilkat bir zaman dinsin enînimden.
Gel ey dünyâların Mevlâ’sı, ey Leylâ-yı vicdânım,
Senin yâd olduğum sînende olsun, varsa, pâyânım!

Hilvan, 5 Kânûnisânî 1342
(5 Ocak 1926)

* “Cânıma bir merhabâ sundu ezelden çeşm-i yâr,
Öyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim!”
Ahmed Paşa