İnsana, doğaya, olgu ve olaylara daha farklı ve duyarlı, sezgisel ve derinlikli
bir açıyla bakabilen; etkili ifadelerle ahenkli ve yüklü mısralar dile getirebilen
kişiler, şair olarak nitelendirilmektedir. Bu özelliklere sahip her şairin yaşadığı
dönem ve kişilik özellikleri düşünüldüğünde ise, şairlerin kendilerine has şiir
tanımlarının olduğu görülecektir. Cahit Sıtkı Tarancı'ya göre şiir "Kelimelerle
güzel şekiller kurma sanatı" iken Ahmet Haşim’e göre, "Söz ile musiki arasında olan
fakat sözden ziyade musikiye yakın olan bir lisan"dır. Necip Fazıl için şiir "Mutlak
hakikati arama işi"ni ifade ederken Akif’e yöneldiğimizde ise şiir, ilhamı az olan
bir saha düşüncesiyle bizleri karşılar. Onun nazarında şiir çalışmakla, uğraşmakla
olur. Akif bu konuda şöyle der: “Zannederler ki şair tabiat karşısında oturur, ilhamlarını
toplar, hemen kalemi eline alarak şiiri yazar. Hiç de öyle değil, odaya kapanıp
ter dökecek, düşünecek, yorulacak, uğraşacak…” düşüncesindedir. Kalemiyle toplumun
sorunlarına çözüm yolları sunan Akif, şiirlerinde ilhamı değil gerçekliği esas almaktadır.
Bu tutumunun en verimli ve değerli örneğini ise “İstiklal Marşı”mızı bizlere armağan
ederek vermiştir.
Milli mücadele günlerinde açılan “Milli Marş” yarışmasına o gün 724 şiir
katılmıştır. Para ödülü olduğu için yarışmaya katılmak istemeyen Akif, Maarif vekili
Hamdullah Suphi Tanrıöver’in ısrarı üzerine “Kahraman Ordumuza” adadığı şiiriyle
yarışmaya girer ve birinci olur. Türk halkının bağımsızlık duygusunu yansıtan ve
milli mücadele azmini artıran “İstiklal Marşı” ile Mehmet Akif, içinde yaşadığı
toplumun milli duygularını dile getiren “Millî Şâir”imiz olarak anılmaktadır.
“Asım’ın nesli... diyordum ya...”…
Ömrü boyunca, ilmin irfanın kucağında bir “Asım nesli” yetişmesi için çalıştı… Akif;
doğruluktan şaşmayan, özü sözü bir, yılmaz bir hakikat savunucusu. Tevazu içinde
yaşadı, şöhretin seline kapılmadı… Allah’tan başka kimseden korkmadı ve kimsenin
önünde eğilmedi. Büyük milletin kahramanlık destanını o yazdı… “Çanakkale Harbi”
ve “İstiklal mücadelesi”, anlamını onun mısralarında buldu.
Safahat
Mehmet Akif’in Safahat ismini verdiği eseri, hayatından ve Türk insanının gerçekleriyle
örülmüş canlı hayat tablolarından oluşmuştur. İslamcı şair olan Akif, zühd içindeki
bir derviş değil, hayatın ve gerçeklerin içinde mücadele eden, bağıran, kendini
ortaya koyan toplumcu bir şair ve dava adamıdır. Devrinin sosyal-siyasi yapısı,
onun şiirlerinde büyük yer tutar. Mehmet Kaplan’ın ifadeleriyle "Türk edebiyatında
onun kadar içinde yaşadığı devri, bütün teferruatı ile gören ve gösteren başka bir
şair yoktur denilebilir. Safahat, adeta muayyen bir nokta-i nazardan tasvir edilen
bir romana benzer: Sokak, ev, kulübe, saray, meyhane, cami, köy, şehir, fakir, zengin,
dindar, dinsiz, cılız, pehlivan, korkak, kahraman, halk, yüksek tabaka, münevver,
cahil, yerli, yabancı, Avrupa, Asya, ticaret, siyaset, harp, sulh, şehircilik, köycülük,
mazi, hâlihazır, hayat, hakikat hemen hemen her şey Akif'in duyuş ve görüş sahnesine
girer. Ve bunu yalnız şiirle değil, bütün ifade vasıtalarıyla anlatır: Tasvirler
yapar, portreler çizer, hikâyeler söyler, fıkralar anlatır, konuşmalara başvurur,
vaaz eder. Komik, trajik, öğretici, hamasi, lirik, hakimane her olayı, her tonu
kullanır. Bu suretle Akif, şiirin hududunu nesir kadar, edebiyat kadar genişletir;
hatta edebiyatı da aşar, onu hayatın da kendisi yapar."
Kelime olarak “Hayatın değişik yüzleri, görünümleri” anlamına gelen
Safahat, yedi kitabın da ortak adıdır. 1911 yılında ilk şiir kitabı yayımlandığında
“Safahat” adını taşımıştır. Şairin daha sonra yayınladığı diğer kitaplar “ikinci
kitap”, “üçüncü kitap” olarak adlandırılır ve kendilerine ait alt başlıklar taşırlar.
Safahat adı altında bir araya gelmiş kitaplarının alt başlıkları sırasıyla şunlardır:
1.Kitap: (1911) ”Safahat” adını taşıyan birinci kitap; tarihi, sosyal,
siyasal ve mistik içerikli 44 tane şiirden oluşmaktadır. Bazı manzum tasvirleri
ve istibdadı kötüleyen şiirlerin bu bölümde yer aldığı eserde Akif, Sultan II. Abdülhamit'in
istibdat idaresini eleştirdiği görülmektedir. Bu sebeple de meşruti bir idarenin
kurulması için çaba sarf ettiği de aşikârdır. Bu kitapta Akif’in, toplumun dertlerini,
acılarını; duyarak, görerek ve yüreğinden kopan isyanla kaleme aldığı rahatlıkla
söylenebilmektedir.
2.Kitap: (1912) Ayrı bir kitap olarak 1912’de yayımlanmış olan “Süleymâniye
Kürsüsünde tek bir şiirden oluşur. İki kişinin söyleşisi ile başlayan şiir,
şairin dostu vaiz Abdürreşid İbrahim’in ağzından yazılmış bölümle devam eder. Bu
vaiz, İslam'ı, Batı'yı ve hayatı gerçek anlamda kavramış bir kişidir. Mehmed Âkif’in
bütün Safahat’a yayılan İslam birliği idealinin şekillendiği kitap budur. Mehmet
Akif bu eserde kurtuluş yollarını anlatır ve arzuladığı milletin nasıl olacağını
dile getirir. Şiirde realist özelliklerin hakim olduğu tasvirler, tablo şiir unsurları
göze çarpmaktadır.
3.Kitap: (1913) Safahat’in üçüncü kitabı “Hakk’ın Sesleri”, henüz
bitmiş olan Balkan Savaşı’nın acılarıyla yazılmış 10 şiirden oluşur. Sekiz ayet
ve bir hadisin açıklaması ile toplumsal sorunlara çare göstermeye çalışıldığından
bu isimle anılan kitaptaki ayet ve hadislere şiirlerin başında yer verilmiştir.
Akif’in kendi zamanını ve döneminin olaylarını bu ayet ve hadislere göre yorumladığı
görülmektedir. Bu şiirlerde Mehmet Akif buhran ve isyan içindedir.
4.Kitap: (1914) İlk defa 1914’te yayımlanmış olan “Fatih Kürsüsünde
"İki Arkadaş Fatih Yolunda" ve "Vaiz Kürsüde" başlıklı iki bölümden meydana gelir.
Bu bölüm uzun bir manzumedir. Şiir, dini lirizmle dalgalanmış ve Balkan felaketini
hazırlayan içtimai yaralarımızla duygulanmış, yarı satirik, yarı didaktik haldeki
Akif’in ruh yansımasıdır. Tembellik, gericilik ve batı taklitçiliği eleştirilmekte-dir.
5.Kitap: (1917) Safahat’ın beşinci kitabı “Hatıralar”, 10 şiirden
oluşur. Balkan ve I. Dünya Savaşı’nın acılı anıları ile Akif’in savaş sırasında
yaptığı seyahatlerdeki gözlemleri ile toplumsal felaketler karşısında Allah’a yakarışını
içerir.
6.Kitap: (1924) “Âsım”, karşılıklı konuşma şeklinde yazılmış tek bir
manzum hikâyeden oluşmaktadır. Konuşmalar; Hocazade (Mehmet Akif), Köse İmam (Mehmet
Akif'in sevdiği dostlarından Ali Şevki Hoca, Asım (Köse İmam'ın oğlu) ve Emin (Hocazade'nin
oğlu) arasında geçmektedir. Bu konuşmalarda zamanın bütün acıları ve bozukluları"
ele alınır. Asım'ın şahsında aydın, vatansever, hakiki Türk gençliği "Asım’ın Nesli"
olarak temsil edilir. Bu nesil Çanakkale'ye koşan ve Çanakkale zaferini kazanan
nesildir. Türk'ün namusunu çiğnetmeyen bu imanlı nesil Türk Milleti'ni kurtaracak
nesildir.
“Çanakkale Şehitleri” adıyla meşhur olan şiir, bu eserin sonundaki bir bölümdür.
7. Kitap: Mehmet Akif'in yedinci ve son şiir kitabı “Gölgeler” vatanından
uzakta olduğu on yılda yazdığı 41 şiirden oluşmaktadır. Bu şiirlerde Akif, toplum
ve sosyal olaylarla ilgilenen şair olmaktan çok, kendi içine yönelen "ben" şairi
olarak karşımıza çıkar. "Gece", "Hicran" ve "Secde" şiirlerinde bu içe dönüş tasavvufi
bir boyut da kazanmıştır.
Akif’in “Bülbül” ve “Leyla” gibi zihinlerde, dillerde kalacak kadar etkili
ve güzel olan şiirleri bu son ciltte yer almaktadır. Gurbet duygusu ve yalnızlığa
yaşlılık ve hastalığın da eklenmesi bu dönem şiirlerini hüzünle gölgelemiştir. Pek
çok eleştirmen, Mehmet Akif'in bu şiirlerini sanatının zirve noktası olarak değerlendirmiştir.
Diğer Şiirler: Bu bölümde 9 parça manzume yer almaktadır. Akif, 1908 öncesinde
yayınlanan şiirlerini ve sonradan çıkmış birkaç şiirini Safahat’a almadığı gibi
“İstiklal Marşı”na da “O benim milletime aittir.” diyerek Safahat’ta yer vermemiştir.
Akif’in, Safahat’ta yer alan şiirleri kadar Safahat dışında da şiirlerinin olduğunu
kendisi söylemektedir.
Bu bölüm şiirleri kronolojik olarak verilmekle birlikte, “İstiklal Marşı”nın milli
marş özelliğinden dolayı ilk sırada yer aldığını belirtmek yerinde olacaktır.
Yayıncılıkta yeni safha; Digital Safahat
33 senelik yayıncılık tecrübesi ile Nakkaş Yapım ve 29 senelik bilişim tecrübesi
ile Elma Bilgisayar, edebiyatımızda müstesna bir yeri olan Safahat’ı, bugüne kadar
yapılmış çalışmaların haricinde günümüz teknolojilerini kullanarak, mobil platforma
taşıdı. Eserin tamamı, Türkiye’nin en iyi seslendirme sanatçılarından biri olan
Hayri Küçükdeniz tarafından seslendirildi. Yayın kalitesi ile hazırlanmış Mehmet
Akif belgeseli uygulamaya eklendi.
İster okumak için, ister dinlemek için, ister Akif’in hayatını seyrederek öğrenmek
için Digital Safahat her an yanınızda.
"Dijital Safahat, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından siz değerli kullanıcıların istifadesine sunulmuştur."