Raf Aç/Kapat
Hatıralar / Âyet Meâli (İsrâ, 72)

“Kimin bu dünyâda gözü kapalı ise âhirette de kapalıdır, hattâ oradaki şaşkınlığı daha ziyâdedir.”
(Kur’an, İsrâ, 72)

Nihâyet neyse idrâk ettiğin şey ömr-i fânîden;
Onun bir aynıdır mutlak nasîbin ömr-i sânîden.
Hatâdır âhiretten beklemek dünyâda her hayrı:
Öbür dünyâ bu dünyâdan değil, hem hiç değil, ayrı.
Sen ey sersem ki “Üç günlük hayâtın hükmü yok...” der de,
Sanırsın umduğun âmâdedir ferdâ-yı mahşerde;
Ne ekmiştin ki mahsûl istiyorsun bir de ferdâdan?
Senin meşrû’ olan hakkın: Bugün hüsran, yarın hüsran!
Eğer maksûdu ancak âhiret olsaydı Yezdân’ın;
Ne hikmet vardı ibdâında hiç yoktan bu dünyânın?
“Ezel”den ayrılan rûhun nişîmen-gâh-ı bâkîsi
“Ebed”ken, yolda eşbâhın niçin olsun mülâkîsi ?
“Elest”in arkasından gelmesin Cennet, Cehennem de,
Neden ervâha tekrar imtihân olsun bu âlemde?
Demek, dünyâ değil pek öyle istihfâfa şâyeste;
Demek, bir feyz-i bâkî var, bu fânî ömre vâbeste!
Diyorlar: “Kâinâtın aslı yoktur, çünkü fânîdir.”
Evet, fânîdir amma, bir nazardan câvidânîdir.
Süreksizmiş hayat... Olsun! Müebbed zevki, husrânı;
Onun bir sermediyyettir bu haysiyyetle her ânı.
“Cihânın aslı yoktur, çünkü fânîdir” diyen sersem,
Ne der “Öyleyse hilkat pek abes bir şey çıkar” dersem?
Nedir dünyâya gelmekten garaz , gitmek midir ancak?
Velev bir anlamak hırsıyle olsun yok mu uğraşmak?
Ganîmettir hayâtın, iğtinâm et, durma erkenden,
Yarın milyonla feryâd olmasın enfâs-ı ma’dûden!
Bu âlem imtihan meydânıdır ervâh için mâdâm,
Demek: İnsan değilsin eylemezsen durmayıp ikdâm.
Neden geçsin sefâletlerle, haybetlerle, ezmânın ?
Neden azmin süreksiz, yok mudur Allâh’a îmânın?
Çalış, dünyâda insan ol, elindeyken henüz dünya;
Öbür dünyâda insanlık değilmiş yağma, gördün ya!
Dilinden âhiret hiç düşmüyor ey müslüman, lâkin,
Onun hakkında âtıl bir heves mahsûlü idrâkin!
Bu mecnûnâne vehminden şifâyâb olmadan, şâyed
Gidersen böyle sıfru’l-yed , kalırsın sonra sıfru’l-yed!
Hayâlât arkasından koştuğun yetmez mi ey şaşkın?
Senin hâlâ hakîkatten nedir iğmâz için hakkın?
Bu âlem şöyle bir rü’yâ imiş, yâhud muvakkatmiş...
Evet ukbâda anlarsın ne müdhiş bir hakîkatmiş!

16 Teşrînievvel 1330
(29 Ekim 1914)